Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Koordinatörü Hatice Yılmaz, açık liselerin rekora gittiğini belirterek, öğrencileri bekleyen büyük tehlikeye dikkat çekti; “Açık lise öğrencileri öğrenimlerini açık lisede, eğitimlerini sokakta tamamlıyor”
Son 3 yıldır LGS ile öğrenci alan lise yöneticileri bile öğrencilerinin 11. ve 12. sınıfta açık öğretim lisesine geçmelerinden şikayetçi. 9.Sınıftan açık öğretim lisesine başlayan öğrenciler genellikle okula gitme imkanı olmayan veya çalışmak zorunda olan öğrencilerdir. 11. ve 12.sınıf öğrencilerinin açık öğretim lisesine geçme isteğinin temelinde okul ile ilgili sorumlulukların dışına çıkıp kurslara, dershanelere etüt merkezlerine devam ederek YKS’ye daha iyi hazırlanacaklarını zannetmeleri yatıyor.
MEB İstatistiklerine göre açık öğretime devam eden öğrenci sayıları;
2019-2020 Eğitim-Öğretim döneminde 1.361.167
2020-2021 Eğitim-Öğretim döneminde 1.452.331
2021-2022 Eğitim-Öğretim döneminde 1.566.255’e ulaştı.
Bu sayının 2022-2023 eğitim-öğretim yılında 1.700.000’leri aşması oldukça muhtemeldir. Bu öğrencilerinin büyük bir çoğunluğu Açık Liseyi tercih ederken , çok azının Açık Mesleki Teknik Lise ve Açık İmam Hatip Lisesine de gittiği görülmektedir.
MEB 2021-2022 istatistiklerine göre, ortaöğretimde toplam öğrenci sayısının 6.543.599 olduğu dikkate alınırsa lise öğrencilerinin yaklaşık %25’inin örgün öğretimin dışına çıktığı görülecektir. Ayrıca 2021-2022 istatistiklerine göre 675.000 bin (ne örgün ne de yaygın öğretimde) öğrenci tamamen okul dışında. Kısaca lise öğrencilerimizin %30’u ya hiç okula gitmiyor, ya da örgün eğitimin dışına çıkmış durumda.
Bilindiği gibi açık öğretim ortaokullarına devam edebilmek için belirli istisnalar dışında 14 yaşını doldurmuş olma zorunluluğu var. Ancak Açık liseye geçiş için yaş sınırlaması yok. Oysa zorunlu eğitim 12 yıl olduğundan 18 yaş altı öğrencilerin zorunlu haller ve belirli istisnalar dışında örgün eğitimin içinde olmaları gerekiyor. Öğrencilerin açık liseye geçişini dershaneler ve kursların öğretmen ve yöneticileri körüklüyor.
Lise düzeyinde örgün eğitim dışında kalan öğrenci sayısının bu denli artması üniversite düzeyinde verilen eğitimde de sorunlara neden olma ihtimali oldukça yüksektir. Açık liseye geçişte yaş sınırlamasını fırsat olarak gören dershaneler, kurslar ve etüt merkezlerinin yönetici ve öğretmenleri daha fazla para kazanma hırsıyla öğrencileri açık liseye geçmeye teşvik ediyor.
Bununla beraber, ÖSYM’nin aldığı kararlarla YKS içeriği tamamen Milli Eğitim müfredatına uygun biçimde düzenlenmiş sorular içerirken, hali hazırda derece yapma yeterliliğine sahip öğrencilerin başarıları ile veli ve öğrencilerin gözleri boyanmakta “bak, o çocuk okulu bıraktı, açık liseye gitti, bizim dershanemiz sayesinde derece yaptı” diyerek öğrenciler okullardan koparılmaya çalışılmaktadır. Üst düzey öğrenme becerilerine sahip olmayan ve sınavda beklediğini bulamayan öğrencilere de YKS’deki hüsran sonrası, “bak seneye okul da yok, sen gel mezun grubuna kal şeklinde yönlendirmelere yapılarak bu çocukların sırtından para kazanmaya devam etmektedirler.
Bu gidişat ile hem ülkemizin geleceği olan gençler, toplumun esası olan değerleri alma şansı olmadan lise eğitiminden mahrum kalacak hem de sınavlar sonunda üniversiteye yerleşen öğrencilerin kalitesi giderek düşecek. Bilim, sanat ve ekonomik değer üreten nesiller için onları sadece test çözdükleri, yalnızca sınav çocuğu olarak kalacakları bu kıskaçtan kurtarmamız gerekmektedir.
Açık lise sisteminin tehlikelerini de göz ardı etmemek gerekiyor.
- Açık lise öğrencileri öğrenimlerini açık lisede, eğitimlerini sokakta tamamlıyor.
- Hızlı bir gelişim döneminde olan 14-18 yaş aralığındaki öğrenciler kişilik gelişimlerini okul kültürü içinde tamamlayamıyor ve eksik kalıyor.
- Kişiliği yeterince gelişmemiş gençlerin sokakta kötü niyetli insanların eline düşme ihtimali yükseliyor.
- Son olarak açık lise öğrencileri örgün lise eğitimi almadan ortaokul kültürü ile üniversiteye geçiyor.
Liselerin yürütülme esaslarının yasal dayanağı olan Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde 164. maddesinde konu edilen disiplin cezalarının en ağırı (4). fıkrasında açıklanan “Örgün Öğretim Dışına Çıkarma” cezasıdır. Bu cezayı almak için bir öğrencinin okulda işlenebilecek en ağır suçları işlemiş olması gerekir. Türk Bayrağına, ülkeyi, milleti ve devleti temsil eden sembollere hakaret etmek; Bağımlılık yapan zararlı maddelerin ticaretini yapmak, Okul ve eklentilerinde güvenlik güçlerince aranan kişileri saklamak ve barındırmak gibi ağır suçları işleyenlere verilen bu ceza, öğrencilerin keyfi olarak ve sınav hazırlık kurslarının yönlendirmesi ile adeta bir ödül gibi lanse edilmektedir. Öğrencilere, milli ve manevi değerlerimizi kazandırmak, bu ülkenin geleceği için azimle çalışan neferler olarak yetişmelerini sağlamanın önü kesilmiştir. Bunun yerine, üniversiteye yerleşme sınavından daha yüksek puan alma hayali pazarlanmaktadır.
En kısa sürede öğrencilerimizin açık liseye geçişini önlemek için gerekli adımlar atılmak zorundadır.
Çözüm için birinci olarak; 18 yaş altı öğrencilerin açık liseye kabul edilebilmesi için bulunduğu yerleşim biriminde lise olmaması veya ekonomik nedenlerle çalışmak zorunda olduğunu belgelendirmesi istenmelidir.
İkinci olarak; örgün eğitime devam eden lise öğrencileri için OBP (Okul Başarı Puanı) vermeye devam edip açık lise öğrencilerinin OBP hesaplamasında daha düşük bir katsayı kullanmak ve okul birinciliği kontenjanı hakkı tanımamak gelir.
Üçüncü olarak; OBP’ nin hesaplanması konusu gelmektedir. YÖK Kanununun 45. maddesinin (1). fıkrası (b) bendinde değişiklik yapılmalı, okulların kitlesel başarılarının da hesaba katıldığı Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı uygulamasına geri dönülmelidir. Bu sayede, LGS’de hakkı ile kazandığı okulda okumaya devam eden öğrenci, kendi okulundaki zorlu eğitim sonucunda elde ettiği notlardan ürkmek yerine, okulunun başarılı olmasının avantajını elde eder. Bu uygulama sayesinde, okullar içinde de daha fazla birlik ve beraberlik sağlanacaktır. Her öğrenci, okulundaki diğer öğrencilerin de başarılı olmasını isteyerek hareket edecek, akran dayanışması ile hem yaşama hem de sınavlara daha iyi hazırlanacaktır. Okullar öğrencilerin OBP’si yüksek gelsin diye yüksek not vermek zorunda hissetmekten, öğrenciler notları düşük geldiği zaman öğretmeni ona kötülük yapmış gibi hissetmekten kurtulacaktır. Çalışmanın karşılığını uzun vadede alma kültürünü öğrencilere kazandırmada Milli Eğitimimiz daha sağlam bir duruş sergilemiş olacaktır.